Basın
ATATÜRK DİYOR
Kİ!
Basın
Basın, milletin
müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu
fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette
yürümesini teminde, basın başlıbaşına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.
(1922)
Basın umumî hayatta,
siyasî hayatta ve Cumhuriyetin gelişme ve ilerlemelerinde haiz olduğu yüksek
vazifeleri anmak isterim.
Basının tam ve
geniş hürriyeti iyi kullanması ne derece nazik bir vaziyet olduğunu da beyana
lüzum görmem. Her türlü kanunî kayıtlardan ziyade bir kalem sahibinin ilme,
ihtiyaca ve kendi siyasî telâkkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve
memleketin her türlü hususî telâkkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine
de dikkat ve hürmet etmek manevî mecburiyeti, asıl bu mecburiyettir ki, umumi
düzeni temin edebilir. Ancak, bu yolda yanılma ve kusur olsa bile bu kusuru
düzeltecek tesirli vasıta, asla mâzide sanıldığı gibi basını kayıtlar altına
alan rabıtalar değildir. Bilâkis basın hürriyetinden doğacak mahzurların izale
vasıtası da, yine bizzat basın hürriyetidir. (1924)
Basın hürriyetinden
doğacak mahzurların izalesi bizzat basın hürriyeti ile kaim olduğuna dair Büyük
Meclisin yol gösterici ve olgun sahasında tesbit edilen esaslar eğer Cumhuriyetin
ruhu olan faziletten mahrum cüret erbabına, basın içinde eşkiyalık fırsatını
verirse, eğer aldatıcı ve baştan çıkarıcıların fikir sahasında meş'um tesirleri,
tarlasında çalışan masum vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvaların dağılmasına
sebep olursa ve eğer en nihayet eşkiyalığın en zararlısına başvuran bu gibi
baştan çıkarıcıların kanunların hususî müsaadelerinden faydalanmak imkânını
bulursa, Büyük Millet Meclisinin terbiye edici ve kahredici elinin müdahale
ve tembih etmesi elbette zaruri olur.
Memlekette Cumhuriyet
devrinin kendi zihniyet ve ahlâkını taşıyan basını yine ancak Cumhuriyetin kendisi
yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devirler gazetelerinin ve müntesiplerinin ıslahı
imkânsız olanları milletin nazarında belirirken öte taraftan Cumhuriyet basınının
temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir. Büyük ve necip milletimizin
yeni çalışma ve medeniyet hayatını kolaylaştırıp teşvik edecek işte ancak bu
zihniyetteki basın olacaktır. (1925)
Bir insan topluluğunun müşterek ve umumî hisleri ve fikirleri vardır. İnsan
topluluklarının kıymetleri, medeniyet dereceleri, arzu ve temayülleri ancak
bu umumî his ve fikirlerin ortaya çıkma ve belirtilme derecesiyle anlaşılır.
Bir insan topluluğunu sevk ve idare eden insanlar için, insan topluluklarının
talihi üzerinde hüküm vermek mevkiinde bulunan dostlar veya düşmanlar için milyar,
bu insan topluluğunun efkâr-ı umumîyesinden anlaşılan kabiliyet ve kıymettir.
Binaenaleyh milletler, ekâr-ı umumîyesini cihana tanıtmak mecburiyetindedir.
Bütün cihan efkâr-ı umumîyesini cihana tanıtmak mecburiyetindedir. Bütün cihan
efkâr-ı umumîyesini tanımak ise hayatın gereklerinin tanzimi için şüphesiz lâzımdır.
Bu hususta ise mevcut vasıtaların birincisi ve en mühimi basındır.
Önem ve yüceliği
cihan medeniyetinde açıkça kendisi gösteren basına, hükümetimizin birinci derecede
önem vermesi; bu hususta sarf edeceği mesaiyi, millete ifa ile mükellef olduğu
hayırlı hizmetlerin baş tarafına koyması yüksek Meclisin kesinlikle isteyeceği
hususlardandır. (1 Mart 1922)
Neşriyat, suistimallere
mâni olur ve hükümet vasıtalarını, vazifelerini doğru yapmaya mecbur eder.
Aşağı insanların
para ile yaptırdıkları basın mücadeleleri vardır. En adî yalanları yaymada basının
kullanıldığı vakıadır. Basın ve fikir hürriyetinin maruz kaldığı başka tehlikelerde
vardır. Basının ve hattâ fikir cemiyetlerinin millî hükümetin tesirinden kurtularak
siyasî veya iktisadî gizli maksatlara alet olmasından korkulur.
Basının para ile
satın alınabilmesi, uluslararası yüksek para âleminin basın üzerinde gizli tesiri
veyahut sadece ecnebi devletlerin örtülü ödeneklerinin tesiri, işte bunların
kamuoyunu aldatmaları ve yanıltmalarından bilhassa korkulur. Fakat hürriyetten
çıkacak bu fenalıklar asla çaresiz değildir.
İlk zamanlarda
bir kazanç işinden başka bir şey olmayan gazetecilik, içtimaî bir müessese haline
gelebilir. Bundan başka, halkın fikrî ve siyasî terbiyesi de bir teminattır.
Halk, müteaddit gazeteleri okumaya ve onları birbirleriyle kontrol etmeye alışır.
Bütün bunların
üstünde her şeyin olması sayesinde hüsnüniyetin inkişaf edeceğini ve hayatî
meseleler üzerinde hüsnüniyet sahibi insanların daima ekseriyet teşkil edeceklerini
kabul etmek muvafık olur. Çünkü, her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın
hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir.
Efendiler, bir
toplumun ortak ve genel duyguları, düşünceleri vardır. Toplumların değerleri,
uygarlık dereceleri, istek ve eğilimleri ancak bu genel duygu ve düşüncelerin
meydana gelmesi ve belirme derecesiyle anlaşılır. Bir toplumu yöneten insanlar
için, toplumun talihi üzerinde hüküm vermek durumunda bulunan dostlar veya düşmanlar
için ölçü, bu toplumun kamu oyundan anlaşılan yetenek ve değerdir. Öyleyse,
milletler, kamu oyunu dünyaya tanıtmak zorundadırlar. Bütün dünya kamu oyunu
dünyaya tanıtmak zorundadırlar. Bütün dünya kamu oyunu tanımak ise, hayat nedenlerinin
düzenlenmesi için kuşkusuz lâzımdır. Bu konudaki araçların birinci ve en önemlisi
basındır.
Basın, hiçbir sebeple
baskı ve zorlamaya tabi tutulamaz.
Türk basını milletin
gerçek sesinin ve isteminin belirdiği Cumhuriyet etrafında çelikten bir kale
meydana getirecektir. Bir fikir kalesi, anlayış kalesi. Basından bunu beklemek,
Cumhuriyetin hakkıdır. Bugün milletin içtenlikle birleşmiş ve dayanışmış bulunması
zorunludur. Kamunun esenliği ve mutluluğu bundadır. Mücadele bitmemiştir. Bu
gerçeği milletin kulağına, milletin vicdanına gereği gibi ulaştırmada basının
görevi çok ve önemlidir. (Şubat 1924, S.D. II)